5 Eylül 2013 Perşembe

CHE GUEVARA

Engin Erkiner
20. Yüzyıl Düşünürleri dizisinin üçüncü cildi için Che Guevara’yı yazacağım. İsmi ben önerdiğim için editörün aklına gelen soru sizin de aklınıza gelmiş olmalıdır:


Che bir gerilla savaşçısıdır. Düşünür değildir. Askeri yazılarının dışında ne yazmış ki de böyle bir yayında yer alması gerektiğini savunuyorsun?


Che Guevara’nın teorisi ve pratiği gerilla savaşından ve askeri yazılardan ibaret olsaydı, haklı olurdunuz. Ama böyle değildir!


Che, 1960’lı yıllarda, tıpkı Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde Fritz Behrens, Polonya, Çekoslovakya ve Yugoslavya’daki çağdaşları gibi, Sovyet sosyalizmini ya da öteki adıyla reel sosyalizmi eleştiren; sosyalizmin yeni insan projesinin çıkmaza girmesine karşı seçenekler öneren bir kişidir. Dahası, görüşlerini Sanayi Bakanlığı ve Merkez Bankası Başkanlığı yaptığı Küba’da da hayata geçirmeye çalışmıştır. Bu girişimi başarıyla sonuçlanmamış olmakla birlikte, ulaştığı sonuçlar ve bu konudaki görüşleri önemlidir.


Ek olarak, Che’nin gerilla savaşı anlayışı ve bunu önce Kongo’da ardından da Bolivya’da uygulamaya çalışması, devrimle ilgili belirli değerlendirmelere dayanır. (Aslında ülkesi Arjantin’de gerillaya başlamak istiyordu ama bu ülkenin komünist partisinin şiddetle karşı çıkması sonucu Bolivya’da karar kılmıştır)


Okunması gereken yeni kitap oldukça az… Che hakkında yazılmış başta John Lee Anderson olmak üzere biyografileri daha önce okumuştum. Bunlara yeniden göz atmam gerekiyor doğal olarak… Castaneda’nın yazdığı biyografide daha önce dikkatimi çekmeyen bir noktaya katıldım: Che’yi 20. yüzyılın ikinci yarısının en tanınan devrimcisi yapan 1960’lı yıllardır. Özellikle 1968’dir.


Che 1967 yılında öldürülür ve ertesi yıl çok sayıda ülkede patlak veren sosyal hareketlerin bayrağı haline gelir. Che’yi Che yapan 1960’lı yılların olağanüstü atmosferidir. Dünya çapında bir kalkışma vardır.


Che’nin öldürülmesi de önceden bildiğim gibi değil…


CIA’nın öldürülmesinde payı yok… tersine canlı yakalamak ve sorgulamak istiyorlar.


Bolivya ordusu ise, canlı yakalanmış Che’ye “başımızın belası” olarak bakıyor. Che de zaten kuşatıldığını görünce yaralı olarak silahını bırakıyor. “Canlı Che daha çok işinize yarar” diyor. Amacı başlarına daha fazla bela olmaktır.


Yargılasalar, uluslar arası skandal olacak. Che, mahkemede onları yargılayacak…


Hapse atsalar, Küba büyük ihtimalle kurtarma operasyonu düzenleyecek…


Emri Bolivya Genelkurmayı verir. Bir teğmen gönüllü olur ve ancak bir şişe viski içtikten sonra Che’yi öldürebilir. Birkaç kere dener, vuramaz… Che, “öldürecekseniz öldürün artık” deyince gövdesine çok sayıda kurşunu boşaltır.


Che’nin son sözleri şöyledir:

“Aleida’ya (dört çocuğu olan ikinci eşi): her şeyi unut, başkasıyla evlen ve mutlu ol. Çocukların okuluna özen göster.


Fidel’e Küba devriminin sürdürülmesinde selamlarını gönderir.


Son olarak, askerlere ise, iyi nişan alın, der.


Che’nin cesedinin başında fotoğraf çektiren birkaç kişi vardır. Bunlardan ince bıyıklı olanı Bolivya istihbarat servisi başkanıdır. Bu kişi daha sonra Hamburg’a konsolos olarak atanır.


Bolivyalı bir kadın gelir, konsolosluğa girer, üç kurşunla adamı öldürür, yakalanmadan kaçar, Bolivya’ya döner ve orada Che’nin gerillasının sürdürücüsü İnti Peredo ile birlikte savaşırken ölür.


Ne kadınlar var, değil mi!


Hiç yorum yok: