5 Eylül 2013 Perşembe

BARIŞTAN GERİYE GİTMEK...



Engin Erkiner


Türkiye barıştan geriye gidiyor.


Nasıl olur? diye sorulabilir.


Resmi yanı bulunmasa bile fiili bir ateşkes var ve bir dönem daha sürecek gibi görünüyor.


Bu durumda barıştan geriye gidilmesinden nasıl söz edilebilir?


KCK davası tutuklularının durumundan, BDP üye ve kadrolarının sürekli gözaltına alınmasından, Kürtçeye yönelik çıkarılan bitmez tükenmez engellerden söz etmeyeceğim.


Bunlar barışı tehdit eden ve görünen olgulardır.


Bir de daha az görünen ya da dikkat edilmeyenler var.


Önceki bir yazıda ülkenin hızlı bir şekilde silahlandığından söz etmiştim. Burada söz konusu olan sadece daha modern silahların alınması değildir. Ülkede silah sanayisinin kurulması ve hafif silahlardan ağır silahların üretimine geçiştir.


Bunlardan bir tanesi geçenlerde basına tanıtıldı: tankların akarsuları kolaylıkla geçebilmesi için birbiri ardına eklenerek köprü olarak kullanılabilen taşıyıcılar...


Belirtildiğine göre, bunlar dünyadaki emsalleri arasında ön plana geçebilecek kaliteye sahiptir.


Bir ülkede sadece devletin değil özel sektörün de faaliyet gösterdiği silah sanayisi varsa, ek olarak o ülkede yıllardan beri düşük yoğunluklu bir savaş da sürüyor ise, bu sanayinin ürünlerinin ilk olarak nerede kullanılabileceklerini düşünmek için fazla akıllı olmak gerekmez.


Silah sanayisinin asıl müşterisi hükümetler ve ordulardır. Öncelikle onların ihtiyaçları dikkate alınarak üretim yapılır. Savaş sanayisi, diğer ülkelerde de görüldüğü gibi, artan oranda kendi lobisini kurar. Türkiye için bunun anlamı, savaş kışkırtıcılarının arasına silah üreticilerinin de ekleneceğidir.


Bir başka örnek gözden kaçmış olsa gerektir.


Polis, İstanbul’da gösteri yapan öğrencilere vahşice saldırdı. Gaz bombası yerine, ondan daha etkili olan tüpte sıkıştırılmış gaz kullandı.


Göstericileri dağıtmak amacıyla çok gaz kullanıldığı için yerli üretim yapılması gerektiği düşünüldü ve bu konuda Makine Kimya Endüstrisi (MKE) ile anlaşıldı.


MKE yıllardan beri silah ya da silah gibi kullanılan malzeme üreten bir kuruluştur.


Bundan sonra polisin ihtiyaçlarını da üretecektir.


Ek olarak, polisin ağır silahlar alabileceği de karara bağlandı.


İç pazarın ihtiyaçları silah sanayisi için önemlidir. Öncelikle bu pazardaki ihtiyaçlar giderilir ve yeni ihtiyaçlar yaratılır.


Polisin yerli malı kimyasal silahları ve ne olduklarını yakında daha iyi görebileceğimiz ağır silahları üniversite öğrencilerine ve sürekli gösteri yapan Kürt gençlerine karşı kullanacağı günler uzak olmasa gerektir.


Bir başka önemli gelişme, Ateşli Silahlar Yasası’nın değiştirilmesidir. Hazırlanan yeni yasaya göre silah taşımak eskisinden daha kolay olacak, ek olarak kişi iki silah da taşıyabilecektir.


Yasada şimdi değişiklik yapılmasının tek nedeni vardır: gelişen silah sanayisine daha geniş iç pazar olanakları sağlamak...


Yasadaki değişiklik aynen yürürlüğe girerse, tabanca üretiminde patlama yaşanacağı şimdiden söylenebilir.


Bunun ilk sonucu cinayet sayısındaki artış olacaktır.


Normal olarak insanların elindeki silah sayısıyla işlenen cinayetler arasında doğrudan bağlantı yoktur. İstatistiklere göre cinayetlerin yüzde 60’ı ateşli silahlarla işleniyor. Bundan daha önemli olan ise, bu cinayetlerin asıl işlendikleridir.


Cinayetlerde planlama ya da önceden düşünme oranı azdır. Cinayetler genellikle bir anlık öfke ya da “tahrik olma” sonucunda işlenmektedir.


Türkiye insanının öz denetimi azdır. Bu nedenle yapmak ve ardından da pişman olmak sık rastlanılan bir durumdur.


Bu özelliklere sahip bir ülkede, yasal olarak taşınabilen silahların artmasıyla, cinayetlerin sayısının çoğalması arasında doğrudan bağlantı olacaktır.


Konuya bir de iç çatışma potansiyeli yönünden bakılırsa, durumun vahameti iyice ortaya çıkar.


Ülkenin güney ve batı il ve kasabalarına göç etmiş ve büyük oranda kendi içine kapalı yaşamak zorunda bırakılmış Kürtler ve onlara karşı husumeti sürekli kışkırtan basın, hükümet politikaları ve bir takım gizli ve açık kuruluşlar...


Bir süreden beri savaşın dağlardan yerleşim birimlerine kaydığını görüyoruz. Değişen coğrafya ile birlikte savaşın silahları da değişiyor, ağır silahların yerini tabanca ve öteki hafif silahlar alıyor.


Ülkedeki gerginlik ortamını hafifletmek için önemli hiç bir adım atılmamış durumdadır. Başka bir deyişle geçici bir sakinlik, ne yana doğru bozulacağı belli olmayan kararsız bir denge ortamı vardır.


Bu koşullarda silahlanmayı kolaylaştırmak barışa herhalde hizmet etmeyecektir.

Hiç yorum yok: